Kara Çarşambanın 16. Yılı Akıllardan Çıkmıyor
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizi unutulmadı.
Kara Çarşamba olarak bilinen 2001 Ekonomik krizinin üzerinden 16 yıl geçmesinden rağmen akıllardan çıkmak bilmiyor.
1999’da Bülent Ecevit’in kurduğu DSP, MHP ve ANAP’dan oluşan hükümetin en büyük sorunu ekonomik istikrarsızlıktı. Bu kadar sıkıntının içinde mücadele vermeye çalışan hükümet, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve Düzce merkezli büyük depremler ile Marmara bölgesi yerle bir olmuştu. Depremin verdiği zararlarla mücadele vermeye çalışırken bankacılık sektöründe patlak veren kriz tam bir kaos ortamı oluşturdu. Yüksek faiz uygulamaları yüzünden bankalar ağır darbe alarak bazıları iflas etmeye başlamıştı.
Bu sıkıntılı döneme daha fazla dayanamayan Türkiye 1999 yılında IMF stand-by desteği adı altında 3 yıllık bir program uygulamaya koyuldu. Ülkeyi Hükümetin değil IMF’nin yönettiği dönemler başladı. İşe alınacak yeni memur sayısından yapılacak zam oranlarına varana kadar IMF’nin karar verdiği dönemler başladı.
Ekonomik yapısı genel olarak dışarı borçlanan, üretim yapamayıp sürekli ithalat yapan ve cari açığı her geçen gün büyüyen bir yapıya sahip olan ülkemizde güvensiz ekonomik yapı sebebiyle yabancı yatırımcılar birer birer piyasadan çekiliyor yatırımlarını götürüyordu. 2000 yılının son 2 ayında 7.5 milyar dolar yurt dışına çıkmıştı.
Yargıdaki yolsuzluk soruşturmalarının bazıları eski bakanlara ve üst düzey bürokratlara kadar ulaşıyordu. Hükümet ekonomiyle mücadele edeyim derken yolsuzlukla mücadele edemez hale gelmişti. Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Hükümet arasında sürekli çatışma yaşanıyordu. Sezer birçok yasayı Anayasaya aykırı bularak veto ediyordu. Sürekli olarak Devlet Denetleme Kurulunu devreye sokarak Hükümet tarafından daha önce denetlenen kamu kurumlarını tekrar denetlettiriyordu.
19 Şubat 2001’de toplanan Milli Güvenlik Kurulunda dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Bülent Ecevit’e yolsuzluklar konusunda hükümeti sert bir şekilde eleştirdi. Hükümette görev alan bakanların dahi yolsuzlukta yer aldığını iletti. Başbakan Ecevit ise Cumhurbaşkanını yaptıkları kanunları onaylamamak ve Devlet Denetleme Kurulunu çalıştırmakla suçlamayı planlarken Cumhurbaşkanı hukuka uygun şekilde hareket edildiğini söyleyip elindeki Anayasa kitapçığını fırlattı. Başbakan Ecevit toplantıyı terk etti ve diğer hükümet üyeleri salondan ayrıldı. Ecevit toplantıdan sonra basına içeride olanları anlatarak ekonomide yaşanacak sıkıntıların sebebi olarak Cumhurbaşkanını gösterdi. Tabi ki bu durum ülkede siyasi ve ekonomik krizin doğmasına sebep oldu.
Zaten sıkıntılarıyla devam eden piyasalar alt üst oldu. Dolar hızla yükselirken Borsa dibe vurdu. Bankalar arası gecelik faiz % 7500 e çıktı. Merkez bankasından çıkan 7.5 milyar dolar Türk Lirasının değerini kaybettirdi.
Türkiye ağır ekonomik şartlardan kurtulmak için Dünya Bankasında görev yapan Kemal Derviş’i Türkiye’ye davet ederek Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı yaptılar. Fakat her geçen gün ekonomi daha dibe indi.
O dönemde yazar kasasını Başbakan Ecevit’in önüne atan bir vatandaş, “Sayın Başbakan ben bir esnafım” söylemi ile gündeme oturmuştu.
Türkiye 1 gecede %9.5 küçüldü. Milli gelir 200 milyar dolardan 140 milyara geriledi. Enflasyon %90 aştı. Binlerce KOBİ kapandı ve 2 milyona yakın insan işsiz kaldı.
Üzerinden geçen 16 yıla rağmen hiçbir vatandaş o yaşanan günleri unutmadı.
Kaynak: Sivas.net.tr
Tweetle